24 Ocak 2013 Perşembe

Terzi Elvan'ın Köyü

Dün Elvan abiyle Çorum'a 3 kilometre uzaklıkta bulunan, Cumhuriyet tarihimizde Çorum'un ilk millet vekillerinden İsmet EKER'in İl Özel İdaresi'ne bağışlanan ve Kırsal Yaşam ve Tarım Müzesi haline getirilen çiftliği internette ilk defa yayınlamak üzere, fotoğraf çekmeye gittiğimiz Bayat köyüne geldik. 

Çifliğin, yani müzenin, kapalı olduğunu gördük. Özel İdare'de çalışan kayın biraderim Meftun YERLİ'yi aradığımda; müzede odun kömür olmadığından ve kış ayı almasından dolayı müze görevlisi bekçiye Nisan ayına kadar yol verildiği, bu zamana kadar da müzenin kapalı olacağı ama istediğim bir günde kendisiyle görüşüp müzenin anahtarlarını alarak fotoğraf çekmem için bana yardımcı olacağını" söylemesi üzerine aynı zamanda Elvan abinin de köyü olan ve halen babasının oturduğu eve geldik. 
Elvan abinin babası Abdullah ağa, Çorum Devlet Hastenesi'nden emekli memur olup eşinin rahatsızlanıp hastaneye yatırılmasından ötürü hastanede refakatçi olarak bulunduğu, şimdilik kimselerin oturmadığı eve geldik.    
Abdullah ağa, evdeki tavuklara bakması, yemini suyunu vermesi için evin anahtarını Elvan abiye vermiş. Elvan abi kapıyı açtı köydeki eve girdik. 
Burası, mavi kapılı bina bahçeden sonra eve giriş kapısı. 
Yaz günleri Abdullah ağayla hanımının ve gelen misafirlerinin oturduğu bölüm. 
Abdullah ağanın ara sıra işi düşerse şehre gitmek için kullandığı motosikleti. 
Elvan abi tavuklara yem ve su vererek, birikmiş yumurtaları topladı. 
Abdullah ağanın hanımının yaz aylarında hamur işleri yapacağı zaman kullandığı ocağı. 
Abdullah ağa kışa hazırlığını çoktan yapmış, kömürleri ve çuvallar içerisinde tahta parçaları. 
Abdullah ağanın evi şimdilik kapalı olduğu için kedisi görünürlerde yoktu, burada camı hafif aralık bırakıyorlar kedi de buradan eve giriyormuş, duvarda kedinin ayak izleri.  
Abdullah ağanın bahçesi. Yazın bu asma ağacının altında oturmak, üzüm kopartmak çok güzel oluyor, bir kere gelmiştim. 

Abdullah ağa bahçesine sermek için inek gübresi yığmış bahçeye. Baharla birlikte bu gübreler bahçe ekilip dikildikten sonra sebzelerin altına atılacak kürekle...

Bizim buralarda inek gübresine fışkı da denir, fışkı ayrıca küfür yerine de geçer, genelde kadınlar kavga ettiklerinde birbirlerine 'fışkı' derlerdi önceleri, ama şimdilerde bu kelime artık kullanılmamakta.  
Abdullah ağanın bahçesinin bir kenarında kış sebzelerinden ıspanak ocağı. 
Bahçede kullanılmak üzere dışarıya yapılmış oluklu çeşme. 
Kışın çok sert geçtiği aylarda, odunun kömürün bitipte kazmayı küreği yaktırdığı zamanlarda kullanılmak üzere odunlarla doldurulmuş haymalık bölümü. 
Köy olur da köpek olmaz mı? Abdullah ağanın evine gelen bu yabancılar kim? diye bize bakıyor. 
Tavukların yemini suyunu verdikten sonra Elvan abinin bahçesine geldik. 2 sene önce diktiğimiz fidanlar büyümüş bu sene daha da büyüyerek meyve verecek duruma gelmişler. 

Elvan abinin bahçesi, önemli karayollarımız üzerinde. Bu yol Ankara-Çorum'u Karadeniz'e bağlayan Osmancık-Samsun-Kastamonu-Sinop yolu.

Karşıda bölgenin en yüksek dağı Kösedağı...  
Konternırın girişi. 
Televizyonda dizi film vardı. 
Bu soba 21 metrelik konternırı muntazaman ısıtıyor. 
Elvan Ağam...
                                                                    Gelemer Ağası...

11 yorum:

Tülay GÜRDAL dedi ki...

Çağatay Bey, merhaba.. Bu fotoğraflar Anadolu insanımızın yaşamını olduğu gibi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor... Buram buram Anadolu... Ellerinize sağlık

ÇAĞATAY dedi ki...

Hocam; Anadolu köy yaşantısını çok seviyorum.

Adsız dedi ki...

Elvan abinin annesine acil şifalar diliyorum. Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur. Fotoğraflar bana köyümü hatırlattı. Yaşlanınca küçük bir köyde yaşamayı düşünür oldum son zamanlarda...

mercan

fermina daza dedi ki...

kedinin ayak izleri çok hoşuma gitti, ne güzel yakalamışsınız.
köy hayatı çok güzel hakikaten , darısı başımıza :)

ÇAĞATAY dedi ki...

Yenge;

Naci Yalova'da bir yerlere bakıyordu, emekli olunca yerleşirsiniz oralara. Yalova olmazsa Nevşehir'deki yerleri de güzel değil mi?

ÇAĞATAY dedi ki...

f.d. Hanım;

Köy yaşantısı, gerekten çok güzel, ne isterseniz bahçenizde oluyor. Bu görüntüler kışın, yaz günleri cennet gibi oluyor köylerimiz. Bahçe düzenlemelerini yaparsanız, eski kullanılmayan eşyaları bahçede yerinde kullanırsanız hiç bir şey çöpe gitmiyor köy yerlerinde.

Tahtadan, bir "Hoşgeldiniz" yazısı, köşede bir ocak veya fırın ayrı bir güzellik katıyor bahçeye.

Yağ tenekelerinin içerisinde fidanlar, yoğurt kaplarının içerisinde çiçekler...

Basit tahtalardan bir köpek kulübesi, kuş yuvaları, sulandırılmış ufak bir alanda ördeklerin yumurtlamaları, tavukların bahçede gezmesi, horozların sabahları ötmesi, yumurtaları kümesten toplamak bile dinlendiriyor insanı.

Ekmek almaya gitmeye gerek yok, kar hamuru, içine istediğin peynirini, soğanını, biberini koy ve ya sade yap mis gibi ye...

Daha ne anlatayım? Anlatacak o kadar güzel şeyler var ki, inşallah sizin de güzel bir köyünüz olur.

Adsız dedi ki...

Nevşehir güzel de kışları sıkıntı abi. Ben kışları ılıman bir yerde yaşamayı düşünüyorum.

mercan

Ahmet Haşim dedi ki...

İsmet Eker ilk meclis'te meclis başkanlığı yapmış tarihi bir şahsiyettir..Çorum bayat köyündeki çiftliğine çocukluğumda gitmiştim..akrabamız da olan İsmet bey bu çiftlikte tarımla uğraşırdı..hatta büyük oğlu Macit amca Veteriner profesörü, küçük oğlu Turan amca ziraat mühendisi idi..ben de toprakla ve hayvanlarla uğraşmayı çok severdim.o yüzden olsa gerek bu çiftlikten etkilenmiştim..baharda eğer gidersen fotolarını görmeyi isterim.bir de çiğdemler çıktı mı Çorum'da? sanırım şubat içinde cemreler sırasında çıkarlar..ilk çiğdem çıkınca çocuklar çiğdem toplarlar ve kapı kapı maniler söyleyerek dolaşıp,kapıyı açanlara birer demet çiğdem vererek karşılığında her evden bir erzak alırlar sonrada yaktıkları ateşte büyük bir kazanda bu erzaklarla çorba(aşure?) yapıp yerlerdi..bu adet de artık kalmamıştır sanırım..ama eskiler hatırlarlar..aklıma gelmişken yazayım dedim..çiğdem fotolarını da bekliyorum..sevgiler...

ÇAĞATAY dedi ki...

Abi, Şrf'nin abisi Meftun ile konuştum, müsait bir zamanda Müzenin anahtarını alarak benimle gelecek. fotoları çekince size telefon ederim.

Konuyu açınca yorumlarınızı detaylı bir şekilde yazarsanız ben de bilgilenmiş olurum.

Çiğdemler daha çıkmadı çıktığı zaman görüntüler buraya yapıştırırım.

Allah'a emanet olun abi...

fermina daza dedi ki...

ahmet haşim bey'in yazdığı çiğdem geleneği çok ilgimi çekti. aşureyi zaten çok enteresan buluyorum, tam bu toprakların yemeği. içinde her şey var, yani hiç bişey ziyan edilmiyor, bi de başkalarıyla paylaşılıyor.

köy hayatı hepimizin genlerinde var bence :) ne güzel anlatmışsınız, kendi kendine yeten ve etrafa zararı olmayan bi hayat işte, tek hedefim öyle yaşayabilmek. tavuk da alacağım, yumurtası için :)

ÇAĞATAY dedi ki...

f.d. Hanım; Haşim abinin anlattığı gelenek bitti, artık yapılmıyor onlar.

İzmir'de annenizin kaldığı ev müsait, oraya ufak bir kümes yapın koyun içine 4-5 tavuk günlük yumurtanız oradan fazlasıyla çıkar. Ayrıca çok zevkli bir uğraş...