30 Ocak 2013 Çarşamba

Çorum Belediyesi'nden Kitaplar

Marabam bu gün boş bir vaktinde (gerçi kendinin boş vakti yokta devletten çaldığı bir zaman içerisinde) Çorum Belediyesi Kültür Hizmetleri binasına giderek yukarıda görülen kitapları almış gelmiş. Yani para vermeden almış gelmiş. Parasız alış diyebiliriz, verişi yok...

İlk kitap, bu kitabı çok değerli bir arkadaşıma yollamıştım marabam gene getirmiş; Dr. Özlem SİR GAVAZ'ın Hitit Krallarının Kült Gezileri. Hitit medeniyetinin Ayinler, ziyaret merkezleri, yollar ve lokalizasyonla ilgili yeni gözlemlerinden bahsetmekte.

Hemşehrimiz Öğretmen Ethem ERKOÇ beyin Atın Gözyaşları, Şehidin Çağrısı isimli piyes kitabı. (Kitap çocuklara hitap etmektedir)

Gene hemşehrimiz, Öğretmen Durdu ŞAHİN beyin Şiir Gibi isimli şiir kitabı. 

Ahmet Önder KIRICI ve İrfan YİĞİT tarafından kaleme alınan; sicil-i ahval defterlerine göre Osmanlı İmparatorluğu'nda Çorumlu devlet adamlarını anlatan bir kitap. 

Diğer kitap ise Prof.Dr. Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ beyin İslam Şehirleri Üzerine Makaleler isimli kitap.

Sağ olsun Çorum belediyemiz sıklıkla böyle kitaplar yayınlamaktadır ilgilenenler için.    
Bu da; Şrf'nin masasında kullanmadığı takvimmiş, "Hemen hemen ayın kaçı diye bana sorma." diye bana getirmiş. Çok ufak boyutlarda, ahşap bir şövale üzerine oturtulmuş, her sayfasında Atatürk'ün resimlerinin bulunduğu bir takvim. Sağ olsun ara sıra beni böyle düşünür marabam...

29 Ocak 2013 Salı

Can Sıkıntısı...

Bu sıralar bir yerlere gidemediğim için epeyce sıkıntı içerisindeyim. İlk önceleri havalar ne kadar açık olsa da soğuk olması, bu hafta sonundan beride yağmurlu ve kar yağışlı olmasından dolayı eve kapandım kaldım.

MHRMH'ların okullarının tatil olması, DLR'nın bir haftalığına izin alıp gelecek olmalarından dolayı da bir yerlere gitmek istemedim; geldikleri zaman evde bulunmak için. 

Hafta başında bir ara dünürümün köyüne gitmek istediysem de karlardan dolayı köy yolların zincirsiz çıkılamayacağı aklıma gelerek köye gitmeyi erteledim. 

Bu boşluktan yararlanarak tabancalarımı tekrar temizledim. Bu sırada uzunca bir zamandır açmadığım silah kolimi açtım içindekilere bakmak için.

Şu şarjörü gördüm. 14'li tabancama ait 21 mermi kapasiteli şarjör.    
Çoktandır bakımı yapılmadığı için barut gazının paslanma etkisine maruz kalmış. Şarjörü tamamen sökerek yağlayıp sildim. 

9 mm çapında, 21 mermi almakta. Askerimizin kullandığı G-3 piyade tüfeğinden 1 adet daha fazla mermi alma kapasitesine sahip. 

Resimde 21 adet mermiyle şarjörü kıyasladığınızda bu mermiler bu şarjörün içine imkanı yok girmez diyeceksiniz.  

Telaşlanmayın, mermiler şarjöre basılırken bir sağa bir sola kaydıkları; şarjörün de mermilerden kalın olduğu için fiziken sığıyorlar.  Göz yanılması gibi bir şey sizin anlayacağınız. 
Burada üç çeşit şarjörü alt alta koydum. Üstteki 21, ortadaki 15 ve alttaki 9 mermi kapasiteli, değişik çaptaki tabancalarıma ait şarjörler. Resmi büyülttüğünüzde açıklayıcı yazımı okuyabilirsiniz. 
21'lik şarjör tabancaya takıldığında silah bu şekilde görülüyor. 

O kadar zevkli oluyor ki atması, at at bitmiyor, mermi bitecek diye endişelenmenize hiç gerek kalmıyor. 
Bunlarda şarjör kılıflarım, yedek şarjörlere mermi basıldıktan sonra kılıfına konup kemere takılıyor, tabancada mermi bittiğinde hemen dolu şarjörler boşlarıyla değiştiriliyor. Filmlerdeki gibi mandala basılıp boş şarjör yerlere atılıp, dolular kaşla göz arasında tabancaya takılmıyor. Filmdekiler, filimde kalsın. Artizlere şarjör mü yok?  Ama ben o artizlerin yaptığını yapmış olsaydım batmıştım. Zira şarjörün bir tanesi 75 auro'dan başlıyor...
Bunlarda tabanca kılıflarım. Bu kılıfı dağa, ormana gittiğimde takıyorum. Sallandırmalı asker kılıfı. 
Bunlarda çeşitli dönemlerde aldığım değişik büyüklükteki tabancalarıma ait kılıflar. normal kılıftan tutunda kelebek kılıfa kadar 3-5 değişik şekilde kılıfım var.

İşte böyle can sıkıntısından bir şeyleri temizlemiş, bir şeylere bakmış ve sizlere de bakıtmış oldum.

28 Ocak 2013 Pazartesi

Değerli Arkadaşlarımdan Bekliyorum...

Çok değerli arkadaşlarımdan ve burayı okuyan tüm duyarlı insanlardan bekliyorum;

Evinde kedi ve köpeği olmayanlar, sabah işe giderken akşamdan artan yemek artıklarınızı bir poşete koyarak evinizden çıkın, ilk gördüğünüz kedi ve köpeğin önene atın elinizdeki poşeti. Yolunuz üzerinde kedi ve ya köpeğe rastlamadıysanız; bir çöp bidonunun önüne bırakın poşeti, aç olan kedi ve köpekler ağzı kapalı çöp bidonuna giremeseler de sizin bıraktığınız poşetin içindekileri yemeyi akıl edeceklerdir. 
Sabah kahvaltınızı yaptıktan sonra masanızı silerken, masanın üzerine dökülen ekmek kırıntılarını çöpe atmayın, açın pencerenizin camını, camın önüne bırakın kırıntıları. Aç kalan kuşlar onları mutlaka görecek, pencerenizin önüne gelecektir. Pencerenizin önüne bırakacağınız bir tutam pirinç, bulgur, mercimek, vs. bu ufacık canlıların hayatta kalmasına yetecektir.

Saygılarımla...

27 Ocak 2013 Pazar

Eski Kitabım

Çok eski bir kitabım var, geçen hafta okumak için çıkarttığımda baktım okunacak gibi değildi. Aynı bu yukarıda görülen kitabım gibiydi.
Okurken sayfalarını çevirmek falan imkansız gibi bir şeydi. Kitap ele alınacak cinsten değildi sizin anlayacağınız. Ama o kadar da çok seviyordum ki kitabımı, daha önceleri okuduğum halde gene okumak isteyecek kadar...
Bir arkadaşın yol göstermesiyle, şimdilerde bitmek üzere olan bir sanatı icra eden bir abimizin yanına gittik, kitabı bıraktık. İki gün sonra paramparça olan kitap bu şekilde elime geçti.  
O eski, sayfaları dökülen kitabımı süper güzel bir şey yapmıştı yaşlı ciltçi abimiz. 

Rahmetli Cevdet dayımında kendisine özel bir kütüphanesi vardı, kitaplarını hep kendisi ciltlerdi böyle, o eski sanat ve sanatkarlar çok çok azaldı şimdilerde. 

Ciltçi abimize "Ne kadar?" diye borcumu sorduğumda ."7 lira." demez mi. Bir sigara parasına kitabı kurtarmış olduk, ellerine sağlık ciltçi abi...
Kitabın adı; "Sayılı Fırtınalar". Osmanlının son günlerindeki İstanbul'da yaşamış eski İstanbul kabadayılardan bahsediyor. O zamanın kabadayıları ne kadar değerli insanlarmış, şimdi ki mafyacılara hiç benzemiyorlar. Geçenlerde Datça'da da bir kitap okumuştum "Son Kabadayı Çakıcı" diye. Şimdikilerin dini imanı para, şantaj, birbirinin ayağını kaydırma, devleti soyma, rüşvetle kurtulma, Sizin anlayacağınız Eski İstanbul kabadayılarıyla hiç bir alakaları yok. 

Yazarı, Ref'i Cevad ULUNAY;  2, Meşrutiyet döneminin en etkili kalemlerinden birisiymiş, Cumhuriyet zamanında 150'likler olarak yurt dışına sürgüne gönderilenlerden, Amerikan mandasını destekleyenlerdenmiş. Bir ara Çorum sancağında sürgünde bulunmuş.
Kitabımın ilk sayfası, 1983 yılında Eminönü'nde o zamanlar eski kitaplar satarlardı kaldırımların üzerinde, 30 sene önce oradan almışım kitabı.


24 Ocak 2013 Perşembe

Terzi Elvan'ın Köyü

Dün Elvan abiyle Çorum'a 3 kilometre uzaklıkta bulunan, Cumhuriyet tarihimizde Çorum'un ilk millet vekillerinden İsmet EKER'in İl Özel İdaresi'ne bağışlanan ve Kırsal Yaşam ve Tarım Müzesi haline getirilen çiftliği internette ilk defa yayınlamak üzere, fotoğraf çekmeye gittiğimiz Bayat köyüne geldik. 

Çifliğin, yani müzenin, kapalı olduğunu gördük. Özel İdare'de çalışan kayın biraderim Meftun YERLİ'yi aradığımda; müzede odun kömür olmadığından ve kış ayı almasından dolayı müze görevlisi bekçiye Nisan ayına kadar yol verildiği, bu zamana kadar da müzenin kapalı olacağı ama istediğim bir günde kendisiyle görüşüp müzenin anahtarlarını alarak fotoğraf çekmem için bana yardımcı olacağını" söylemesi üzerine aynı zamanda Elvan abinin de köyü olan ve halen babasının oturduğu eve geldik. 
Elvan abinin babası Abdullah ağa, Çorum Devlet Hastenesi'nden emekli memur olup eşinin rahatsızlanıp hastaneye yatırılmasından ötürü hastanede refakatçi olarak bulunduğu, şimdilik kimselerin oturmadığı eve geldik.    
Abdullah ağa, evdeki tavuklara bakması, yemini suyunu vermesi için evin anahtarını Elvan abiye vermiş. Elvan abi kapıyı açtı köydeki eve girdik. 
Burası, mavi kapılı bina bahçeden sonra eve giriş kapısı. 
Yaz günleri Abdullah ağayla hanımının ve gelen misafirlerinin oturduğu bölüm. 
Abdullah ağanın ara sıra işi düşerse şehre gitmek için kullandığı motosikleti. 
Elvan abi tavuklara yem ve su vererek, birikmiş yumurtaları topladı. 
Abdullah ağanın hanımının yaz aylarında hamur işleri yapacağı zaman kullandığı ocağı. 
Abdullah ağa kışa hazırlığını çoktan yapmış, kömürleri ve çuvallar içerisinde tahta parçaları. 
Abdullah ağanın evi şimdilik kapalı olduğu için kedisi görünürlerde yoktu, burada camı hafif aralık bırakıyorlar kedi de buradan eve giriyormuş, duvarda kedinin ayak izleri.  
Abdullah ağanın bahçesi. Yazın bu asma ağacının altında oturmak, üzüm kopartmak çok güzel oluyor, bir kere gelmiştim. 

Abdullah ağa bahçesine sermek için inek gübresi yığmış bahçeye. Baharla birlikte bu gübreler bahçe ekilip dikildikten sonra sebzelerin altına atılacak kürekle...

Bizim buralarda inek gübresine fışkı da denir, fışkı ayrıca küfür yerine de geçer, genelde kadınlar kavga ettiklerinde birbirlerine 'fışkı' derlerdi önceleri, ama şimdilerde bu kelime artık kullanılmamakta.  
Abdullah ağanın bahçesinin bir kenarında kış sebzelerinden ıspanak ocağı. 
Bahçede kullanılmak üzere dışarıya yapılmış oluklu çeşme. 
Kışın çok sert geçtiği aylarda, odunun kömürün bitipte kazmayı küreği yaktırdığı zamanlarda kullanılmak üzere odunlarla doldurulmuş haymalık bölümü. 
Köy olur da köpek olmaz mı? Abdullah ağanın evine gelen bu yabancılar kim? diye bize bakıyor. 
Tavukların yemini suyunu verdikten sonra Elvan abinin bahçesine geldik. 2 sene önce diktiğimiz fidanlar büyümüş bu sene daha da büyüyerek meyve verecek duruma gelmişler. 

Elvan abinin bahçesi, önemli karayollarımız üzerinde. Bu yol Ankara-Çorum'u Karadeniz'e bağlayan Osmancık-Samsun-Kastamonu-Sinop yolu.

Karşıda bölgenin en yüksek dağı Kösedağı...  
Konternırın girişi. 
Televizyonda dizi film vardı. 
Bu soba 21 metrelik konternırı muntazaman ısıtıyor. 
Elvan Ağam...
                                                                    Gelemer Ağası...

23 Ocak 2013 Çarşamba

Mustafa Pullarını Gönderdim...

Mustafa; yukarıda görülen damgalı, damgasız, eski, yeni 57 tane pulu bu gün sana göndermek üzere postaya verdim. 
Ambalajı şu şekilde yaptım; kağıdı ikiye bölerek dört bir tarafını tel zımbayla zımbalayıp her 4 kenara 13-14'er pul koydum. 
Kağıdı katlayınca şu şekil meydana geldi. Bunu da zarfın içine koydum. 
Mustafa, zarfa çok güzel bir pul yapıştırdım. Zarf eline geçince pulu dantellerine zarar vermeden bir makasla oradan kes, bir bardağa ılık su doldur pulu kağıdıyla beraber bardağın içine koy. 3-5 dakika sonra pul kağıttan ayrılacak. Pulu bir kitabın arasına koy. Kitabın hangi sayfasına koyduğunu unutma yoksa kitabın sayfalarını çevirerek aramak durumunda kalırsın. 1 dakika sonra pulun yerini değiştir başka bir sayfaya koy ki yapışmasın. Kuruyunca diğer pulların yanına al.

Bu yazımı da dikkatlice oku.

   PUL KOLEKSİYONCULUĞUNUN FAYDALARI



Pul toplamak çağımızın en önde gelen hobilerinden birisidir. Herkesin bir şeylere özel bir merakı olup, o şeyin koleksiyonunu yapar. İşte bu koleksiyonların en güzeli, en öğreticisi ve en karlısı pul koleksiyonculuğudur.
Pullar yalnız zevk için değil, aynı zaman da öğreticilik vasfı nedeniyle de sahip olunması gereken bir koleksiyon şeklidir. Öyle ki elimize bir pul aldığımızda, en azından o pulun memleketini, haritadaki yerini, tarihini ve kültürünü öğrenmiş olacağız.
Pulculuk ayrıca sizlere yeni arkadaşlar kazanmanızda yardımcı olacaktır. Zira aynı zevki paylaşan kişiler aynı zamanda dost olmaktadırlar. Onlarla birlikte almış olduğunuz yeni yeni pulları kataloglardan bakmak, pul defterinize dizmek, değiş tokuş yapmak, onlar hakkında bilgi edinmek çok güzel bir uğraş olup, sizleri kötü alışkanlıklardan uzak tutacağı gibi sizleri aynı zamanda, aynı zevki taşıyan, sizler gibi temiz duygular içinde olan, kötü alışkanlıkları bulunmayan temiz dürüst dostlarınızın olmasına da vasıta olacaktır.
Dünyanın neresine bakarsanız bakınız, kültür düzeyi yüksek olan toplumların hepsinde pul koleksiyonculuğu mutlaka vardır. Kraliyet ailelerinin bile pul koleksiyonlarının olduğu herkezce bilinmektedir.
Pullar, dünya insanlarını birbirine yaklaştıran, onların inançlarını, zevklerini, duygularını ve dostlarını bizlere öğreten elçilik görevi de yapmaktadır. Onun içindir ki faydalı olan bu uğraşta sizleri yanımızda görmek isteriz.

20 Ocak 2013 Pazar

Gezginler İçin Unutulmaz Yürüyüşler

İki gündür bu kitapla uğraşıyorum. "Gezginler İçin Unutulmaz Yürüyüşler"  Yazarları Steve WATKINS ve Clare JONES olan kitap yürüyüş tutkunları için dünyada yürünmesi gereken 30 yerin güzergahını fotoğraflarla, detaylarla vermişler. 

Kitabı J. Kardeşim MKE buluşmasında hediye olarak vermişti bana. 
Kendisinin de bu işlerle uğraşıp, bu gibi gezi işlerini sevdiğini bildiğim için ilk önce kitabı almak istemedim, çünkü çok nadide bir kitap olduğu için her yerde bulunmuyor, bulunmadığı gibi kendisi de severek edinmiş bu kitabı, elinden almak istemememe rağmen bazı konularda çok kızdığı, kızıcı olduğu için, kızdırmayıp kabul ettim hediyesini. 

Yazarlar ilk önce ABD'nin Yellowstone Ulusal Parkı güzergahı ile başlamışlar kitaplarına. Yellowston'un geçmişinden, coğrafi konumundan, kanyonun dibine inmek isteyenlerin kaç basamakla ineceklerinden, etaplara böldükleri yürüyüşün kilometrelerinden konaklama yerlerine kadar tüm detayları ile anlatmışlar nefis fotoğraflar eşliğinde ulusal parkı. Diğer güzergah İtalya'nın Amalfi Sahili. (Aşağıdaki resim)  
Sonra unutulmaz yürüyüşler parkuru şöyle devam ediyor: Routeburn Yolu Yeni Zelanda; West Highland Yolu İskoçya; aşağıdaki resimde görülen Japonya Kyoto'nun Tapınakları'yla devam ediyor.  
Oradan Avrupa'ya geçerek Lofoten Adaları Norveç'e geliniyor; Morne Trois Pitons Dominik Cumhuriyeti; Celep Yolları Engülüs'ün İspanyası; Boston Özgürlük Parkı ABD; oradan üç ülkeyi kapsayan Mont Blanc Turu adını verdikleri Fransa, İtalya, İsviçre güzergahı; aşağıda Güney-Batı Sahil Patikası İngiltere. 
Oradan CERENMUS'un memleketi Almanya Kral Ludwing Yolu; Atlayan Kaplan Koyağı Çin; Dolomitler İtalya; Somme Savaş Alanlarının bulunduğu 25 kilometre uzunluğundaki ve 10 kilometre genişliğindeki 300.000 kişiye mezar olan Fransa yürüyüş güzergahı; Bahçe Rotası Güney Afrika. 
Dogon Ülkesi Mali; aşağıda tekrara ABD Fallingwater gezisi;   
Darjeeling Çay Yürüyüşü Hindistan; komşu Yunanistan Meteora güzergahı; Amsterdam'ın Kanalları Hollanda; İnka Parkuru Peru; aşağıdaki resimde Pandaların memleketi Wolong Doğa Rezervi Çin; 
Bir Sahilden Öbür Sahile İngiltere yürüyüşü; yürümeyi en çok istediğim Tanzanya sınırları içerisindeki Kilimanjaro Dağı güzergahı, soğuğun ve sıcağın birleştiği yer; 
Canın ülkemin Likya Yolu.
Likya Yolu'ndan sonraki güzergahlar ise şöyle sıralanmakta kitapta; Slovenya'nın Karst Ülkesi; Büyük Okyanus Yürüyüşü Avustralya; Takesi Parkuru Bolivya ve kitaptaki son ve 30uncu yürüyüş parkuru Amerika'nın Arizona eyaleti Coyote Tepeleri.

Kitap gönlümde hiç bitmeyecek olsa da burada bitiyor; tekrar teşekkürler değerli Kardeşim J.; umarım ömrün de yollar kadar uzun olur...