17 Ocak 2013 Perşembe

Ne Emekler Vermişim... (MİNYATÜRLERİM)

Bundan 4 sene önce boş bir zamanımda resme gönül vererek kursa gitmeye başlamıştım. Vincent Willem van Gogh'un resimlerine bakarken birden resim sevgisi var olmuştu bende. Şrf, ön ayak olarak bana Mustafa OKTAY hocayı bularak derslere başlamıştık. Kendileri Nihat hocanın yanına takılıyor Nihat hocaya yardım ediyordu. 20 kadar lise öğrencisi kız kursiyerleri vardı atölyelerinde. Sanata gönül vermiş tertemiz öğrencilerdi, o sene çoğu öğrenci Mimar Sinan'ı ve onun ayarında üniversiteleri kazanarak gittiler. O öğrenciler üzerinde Mustafa ve Nihat hocaların çok emekleri var buna şahidim.  Bana da ayrı bir oda ayarlamıştı Mustafa hocam ben orada tek çalışıyordum. 


Karakalem dersleri almıştım önce kendisinden. 

Kursa başladığım zamanlarda 48 yaşındaydım, hocamsa 34 yaşındaydı. Bana bir kursiyer gibi değil de bir ağabey gibi bakıyor, ben ona o bana hürmette kusur etmiyorduk. 

Karakalem resmi iyice geliştirdikten sonra minyatüre kafayı takmaya başlamıştım. Karakalemi iyice geliştirme safham da iki ay gibi bir zamanı bulmuştu. Ondan sonra renkli kalemlerle resimler yaptım. Mustafa Hocam; "Çağatay abi, yağlı boyaya başlayalım." dediyse de ben içinde yağ olan şeylerden nefret ettiğim için hiç bir zaman yağlı boya resim yapmayı aklımdan geçirmemiştim.  

Karakalemden sonra kursa gitmeyi bırakıp evde kendim çalışmaya başladım. Ama, şu bir gerçek ki Mustafa hocam, bıkmadan usanmadan saatlerce benim yaptığım yanlışlarımı düzelterek, kızsa da kızdığını belli etmeden elinden gelen tüm bilgilerini bana aktarmaya gayret etti. Onun sayesinde, Mustafa hocamın sayesinde görüş şeklim değişti benim. Mustafa hocamı tanımadan önce gözümün gördüğü her şeye bakar o nesnenin ne olduğunu bilir ama detaylarını görmezdim. Hocam sayesinde görmeyi, bakmayı öğrendim. Örneğin bir cep telefonuna bakılması gerekirse kimi, tuşlarına bakar, kimi rengine, kimi işlevlerine, kimi bilmem neresine. Ama ben onun her tarafına bakmayı öğrendim, kıvrımlarına, duruşuna gölgesine, diğer eşyalarla mukayesesine, kaç tuşu olduğuna, diğer önemsiz sayılan her şeyine, anlayacağınız görmeyi öğrendim hocam sayesinde. 

Minyatüre, guaj boyalarla başladım. boyayı suyla inceltiyordum, akarı kokarı yoktu, yıkandığı zaman geçiyordu. Önce değersiz kağıtlara bir şeyler karaladım daha sonra Zühal ablamın İstanbul'dan yolladığı malzemelerle çalışmaya başladım. Zühal abla dedim de Zühal ablamın da çok katkıları oldu benim resme başlamamda. Buradan Zühal ablamın kulaklarını çınlatır, saygılarımı yollarım.  
Bir resme 10 günden fazla çalışırdım, saatlerce 0;10 numara, sıfır numaranın 10 beden ufağı fırçayla kare kare kağıdı doldururdum. 
Bu, İran edebiyatında Hüsrev-ü Şirin minyatürüne 20 günden fazla çalışmıştım. Bu resmi orijinaline bakarak yapmıştım. Ekstradan köşelerine altın yaldızlı guaj boya çekmiştim.  
Daha sonra aharlı kağıtlar yolladı Zühal ablam, Şemsiyeli Kadın minyatürünü aharlı kağıtla yapmıştım. 
Çiçek çalışmam, 

Buraya hoşuma giden resimlerimi yapıştırdım, karakalemlerim ve diğer boyalı kalem resimlerim arayıpta bulunacak yerlerde değil, bu resimleri de bulup resimlerini çekene kadar canım çıktı. 
Kuşlar;

Karakalem çalışmalarım sırasında Zühal ablam çok güzel masa şövalesi de yollamıştı, o köyde, köyde çalışırken kullanıyordum onu. 
Japon Kadın minyatürü. 
Bu da Allah yazılı çiçek minyatürü. 
Parlak bakır yaldızlı çerçeve çektiğim aharlı kağıda Manzara minyatürü. 
Hitit Oniki Yeraltı Tanrısı minyatürüm. 
Gene Hititlere özenerek yapmış olduğum resim. Sağ altında Hitit çivi yazısıyla G.... yazmakta. Yukarıdan aşağı çivi yazısını merak edenler bulup buluşturup okusun. 
Burada da Laleler çalışmamda sağ alttaki imza Osmanlıca G......

Ben ki; öldürmeye proğramlanmış bir adamın bu kadar kalem, fırça tutmasını yadırgıyorum. bir insan hem sanatçı hemde şövalye olabilir mi? diye düşünüp duruyorum, cevabını bulamıyorum. Sanatçı dediysem kendime göre sanatçı. Yani; tabloları olanlar sanatçı da benim tablolarım yok mu? Alın size tablo...

Bunları ne yapsam diye düşünüp duruyorum, böyle kapalı bir mühendis çantasının içinde mi dursa yıllarca? Çerçevelenip bir yerlere asılsa mı? Adı sanı duyulmamış bir sanatçının resimleri...

Buradan, halen Çorum Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi'nde görevli Mustafa OKTAY hocama saygılarımı yolluyorum. İyi ki varsınız hocam...

12 yorum:

fermina daza dedi ki...

çerçeveletip asabilirsiniz aslında, çok güzeller çünkü, elinize sağlık. ya da gene çerçeveletip kıymet bilecek eşe dosta hediye edebilirsiniz, annem de suluboya yapar, arkadaşlarına hediye eder hep.

neden bıraktınız ki resim yapmayı, başlarsınız belki gene? :)

ÇAĞATAY dedi ki...

F.D. Hanım; hayatımın bir bölümünü ayırmıştım resme, kapandı o sayfa.

Kıymet bilenlere hediye etmek en iyisi olacak sanırım, biraz daha düşünmem lazım, çok emek verdim zira, gözlerimi bile verdim diyebilirim...

Adsız dedi ki...

Ellerine sağlık abi hepside çok güzel olmuş.Hitit yazısını biraz araştırdım ama şimdilik çözemedim :) Özellikle hitit eserlerini çok sevdim. Bu arada öldürmeye falanda programlı değilsin buda nereden çıktı anlamış değilim.

mercan

Sadece C. dedi ki...

Bence kapatmamalısınız o sayfayı Çağatay abi! Ben düz çizgi dahi çizemeyen biri olduğum için, resim yeteneği olanlara çok imrenirim.. yetenek heba edilmemeli!

ÇAĞATAY dedi ki...

Yenge yazıyı çözmeye bak, biraz daha uğraş.

ÇAĞATAY dedi ki...

Ceren; doğru söylüyorsun yetenek heba edilmemeli. Lakin gözlerin eskisi gibi değil.

Unknown dedi ki...

Enişte;

Bana bunları neden göstermedin! Ne ara yaptın bunları Allah aşkına. Arıcılık var, Ağaç aşılaması var, resim yapma sanatı var, meslek zaten vardı, emeklilik de var.. ohhh iyisin valla.. kolay gelsin ne deyim.

ha unutmadan yeteneğini asla heba etme emi..((:

ÇAĞATAY dedi ki...

Bahsetmedim değil mi?

Unutmuş olabilirim, köyde öğretirim boş zamanımız olursa.

Unknown dedi ki...

HARİKA!!

Hüsrev-ü Şirin'e bayıldım.

Bence tekrar dönün resime. 2 ayda karakalemi geliştirdiyseniz, "öldürmeye programlanmış" olsanız da, vazgeçmemeniz gereken bir alan bu!!

Çok güzelmiş hepsi. Elinize, gözünüze sağlık.

ÇAĞATAY dedi ki...

J.O. Gözlerim bozuldu, eskisi gibi göremiyorum, minyatür göz istiyor, sağlam göz.

Osmanlı zamanın minyatür hocaları son resimlerini de yaptıktan sonra bir iğneyle gözlerini kör ederlermiş. Ben kör olmadan bıraktım bu işleri artık, geri dönmem mümkün değil.

"Hüsrev-ü Şirin" en sevdiğim minyatürüm, ona 1 ay kadar çalışmıştım. Onu vereceğim tek insan sizsiniz...

Unknown dedi ki...

Gözlük alırız :(

Çok teşekkür ederim. Bu bir iltifattır.

ÇAĞATAY dedi ki...

İltifat değil, gerçek.