1 Ocak 2013 Salı

Benim Elim Gider...

2013 yılının ilk günü yola çıkmakta varmış kaderde.

Ben sıkıntılı adamım, bir yerde öyle uzun boylu kalamıyorum. Bunalıyorum, evde duvarlar, yolda sokaklar üzerime geliyor. Yolları seviyorum, uzak yolları. Değişik şehirleri, kasabaları, köyleri...

İnsanları görmek istiyorum, değişik tipli insanları. Ayakkabılarını, ceketlerini, paltolarını, eldivenlerini, ellerindeki poşetleri... Yüzlerindeki ifadeleri...

Karayollarının tren yollarıyla paralel gittiği yerlerde trenlerle yarışmayı seviyorum. Mavi Tren'in yataklı vagonunu, cam hafif açık elimde sigara üşüyerek düşünmeyi seviyorum. O anlar aklımdan neler geçmiyor ki; dışarıda müfreze kolları yağmurun altında tek sıra, karanlıkta...

Gecenin tam ortasında, rampalarda kamyonların motorlarını bağırtarak, kara dumanlar çıkartmasını; camı açarak sol kolumu dışarıda bilmediğim rüzgarlarda tutmayı seviyorum...

Dağ lokantalarını seviyorum; otobüslerden inen insanların koşturmalarını. Kimilerinin gittiğim yöne kimilerinin de geldiğim yöne gitmelerini seviyorum...

Bazen anayoldan çıkıyorum, dağ yollarına sarıyorum. zifiri karanlığı soluyorum, lacivert zeminde sarı ışıklarla parlayan yıldızları seviyorum, ormanların uğultulu sesini dinliyorum ürpererek...

Valizim bu kadar. İçerisinde elektronik eşyalardan başka önemli bir şey yok. Köyde her şeyim var. Kışlık giyeceklerim de var, ayakkabılarım da var. J.'nin ki kadar yok ama iki tane çizmem de var.

Yazın sıcaktan, susuzluktan göç eden kuşlarım gelmiştir. Bütün gün onların nağmelerini dinlemeyi özledim. Mr.  Bird'lerin sesini çok özledim, sabaha kadar mütemadiyen aynı tempoyla bağırmalarını çok özledim. Gecenin bir saatinde kalkınca bir bira içmeyi, balkonumun kapısını açmayı, meraklı gözlerle beni seyreden mahlukatı özledim...

Köyüm biraz batıda kaldığı için günün aydınlanması, karanlığın yerini sessizce aydınlığa terk etmesi biraz zaman alıyor. İlerden, başka köylerden gelen ezan sesleri kavaktan tabutları hatırlatıyor, rüzgarın salınarak yolladığı ezan seslerinde kendime geliyorum...

Sabahın ilk ışıklarında yağan yağmurları seviyorum; ıslanmayı seviyorum yapraklardan süzülerek düşen yağmur taneciklerinde... Hüzün kaplıyor her yanımı, şair olmak istiyorum yağan yağmurlarda... Hiç kimselerin yazamadığı mısralar geçiyor çiçeksiz ağaçların yapraklarının arasından...

Arif amcamın sesi çınlıyor kulaklarımda, "Gökay beey." O sırada, bahçemin uç tarafına koşuyorum, köyümün mezarlığı tarafına, sisli tepenin oralarda bir yerde ki mezara doğru "Buradayım Arif amca..."

Akşamdan kalmışım zaten, ikinci biramı da açmak istiyorum. İçsem mi, içmesem mi? İçmesem, yaşadığımız dünyanın kahrıyla uğraşmam lazım, gene koşuşmalar geliyor gözümün önüne. Kimi Kadıköy'den bir vapura binmek için koşuşturuyor kimi Ankara'nın bilmem neresinde Ankaray'lara yönelmiş...

Usandım artık ben, bıkmışım da zaten toplu taşımalardan. Kapağın açılan sesi ve yere düşmesi...

Çiçekler gene açar mı bu yıl da? Çağlalar kar yağmış gibi çiçekleriyle süsler mi ağaçları? Ya, yeni dünyalar? Limonlar açmış mıdır bal mumu çiçeklerini? Nar çiçekleri nara dönmüş müdür? Arılar gene gelir mi bahçemdeki kovadan su içmeye?

Geliyorum köyüm... Seni çok özledim... Birazdan çıkacağım yola; sabahın ilk ışıklarında yanındayım öleceğim topraklar... Marmaris'ten dağları aşınca el sallarım günün ilk saatlerinde sana...

Hoşça kalın dostlarım...


6 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş Gökhan abi. Yüreğine sağlık...
Yolun açık olsun. Hayırlı yolculuklar dilerim...

mercan

Ahmet Haşim dedi ki...

güle güle git..umarım bütün bu sorularının karşılığını bulursun köyünde..insanlarla fazla uğraşmaya gerek yok bence,sen tabiatın sesi ve anlatmak istedikleriyle ilgilen ve hissettiklerinden bize de haber ver o güzel yazılarınla..sevgiler...

Sadece C. dedi ki...

Çağatay abi bu yazdıklarını o kadar iyi anlıyorum ki! Yolun açık, köyündeki güzel günlerin aydınlık olsun. Mis gibi kokuyordur oralar şimdi..

Unknown dedi ki...

İyi yolculuklar.

Köyden ve ağaçtan haber bekliyoruz.

fermina daza dedi ki...

yazınızı okurken aklıma şu şiir geldi, şarkısını yolluyorum size :)

"şehirler bana bir tuzak, insan sohbetleri yasak, uzak olun benden uzak, benim meskenim dağlardır. / kalbime benzer taşları, heybetli öter kuşları, göğe yakındır başları, benim meskenim dağlardır."

http://youtu.be/82rwvateT2s

ÇAĞATAY dedi ki...

Değerli M. yenge;

Haşim Ağabey;

Cerenmus;

J.O.ve f.d. Hanım.

Şu saat itibarıyla mesajlarınız alınmıştır. Hepinize ayrı ayrı haberlerim var:)